TEKNE HAKKINDA

Tekneler Hakkında

Gemiler ile deniz tekneleri arasındaki fark, kabaca, teknelerin 15 metreden daha küçük, gemilerin ise daha büyük taşıtlar olmasıdır. Ama bu tanıma uymayan birçok deniz taşıtı da vardır. Tekne kullanan ilk insanlar, ağaç kütükleri nin ya da suların sürükleyip getirdiği iri odun parçalarının üzerine uzanıp ellerini de kürek gibi kullanarak ırmağın karşı yakasına geçen avcılardı. Bu başlangıçtan sonra tekne yapımı iki ayrı yoldan gelişti. Kimi insanlar ağaç kütüklerinin içini oymayı öğrendiler; bu tür tekneler genellikle “oyma kayık” diye bilinir. Kimileri de ağaç kütüklerini birbirine bağlayarak sal yapmayı öğrendi. Kütükleri oyarak işe başlayanların sonunda günümüzün ağır ve hantal kayıklarına benzer teknelere ulaştığı, işe salla başlayanların ise göl kayığı gibi dibi düz tekneler yaptığı sanılmaktadır. Kısa kürekler ya da sırıklarla kullanılan ilk tekneler de, tekneyi kullananın yüzü büyük olasılıkla gidiş yönüne dönüktü. Günümüzde tekne tasarımı, yapıldığı yöreye ve teknenin kullanılma amacına göre bü yük değişiklikler gösterir. İlk tekne tasarımlarının birçoğu hâlâ bazı üstünlüklerini korudukları için bugün de geçerlidir. Örneğin, günümüzde Galler’deki bazı akarsularda, Asya’daki Brahmaputra Irmağı’nda, Dicle-Fırat ırmak sisteminde ilkel tekneleri andıran Guffe ya da Kuffeler (coracle) kullanılır. Bunlar sazdan ya da ince ağaç dallarından örülmüş bir iskelet üzerine çadır bezi ya da hayvan derisi gerilerek yapılan teknelerdir. Bu tür teknelerin, sırtlanıp istenilen yere götürüle bilecek kadar hafif olma üstünlükleri vardır. Benzer biçimde, sığ ve dibi kayalık ırmaklarda güvenle kullanılan Kuzey Amerika Yerlileri’nin kanosundan daha kusursuz bir tasarım bugüne kadar başarılamamıştır.

Sallar günümüzde, ağaç kütüklerini ırmak aşağı göndermeye yaramanın dışında, pek az kullanılıyor. Ama 1947’de, serüvenden hoşlanan küçük bir grup Kon-Tiki adındaki salla Büyük Okyanus’ta batıya doğru açıldı. Sal, Peru Yerlileri’nin eskiden yaptığı gibi balsa ağacındandı. Bu keşif gezisinin amacı insanların Büyük Okyanus’taki adalara Güney Amerika’dan gelmiş olabileceklerini kanıtla maktı.

Deniz teknelerinin kürekle çekilen kayıklardan, denizlerde kullanılan ağır ve sağlam yapılı olanlara; yarışlar için tasarlanmış hafif, hızlı ve narin teknelere kadar birçok çeşidi vardır. Yelkenli teknelerin tasarımlarında da benzer farklılıklar görülür. Daha sağlam yapılı ağır teknelerde bir omurga ve üzerlerine “borda kaplaması” denen uzun kaplama tahtalarının sıkıca tutturulduğu kaburgalar vardır. Teknenin kaplaması bir üstteki tahta hafifçe bir sonrakinin üstüne bindirilerek yapılı yorsa, buna “bindirme kaplamalı” tekne denir. Eğer tahtalar yan yana getirilip, birbirine alıştırılarak düzgün bir yüzey oluşturulursa, o teknenin “silme (armuz) kaplamalı” olduğu söylenir. Yelkenli teknelerin omurgalarının kürekli teknelerinkine göre daha derin olması gerekir. Bu derinlik, seyir sırasında rüzgârın etkisiyle teknenin alabora olmasını önlediği gibi, teknenin su üstünde yana doğru yatmasını da engeller. Teknenin alabora olması omurgası ağırlaştınlarak da önlenir. Hem sığ sularda hem de bu suların dışında kullanılan yelkenlilerin, salma omurga denen küçük hareketli bir omurgaları daha vardır. Sığ sularda teknenin merkezinde bulunan bir bölmeye çe kilip alınarak bu omurganın dibe sürtünmesi önlenir. Katamaran adı verilen hızlı yelkenli lerde, bir güverteyle birleştirilmiş iki gövde (karine) bulunur.

Göl ve ırmaklarda kullanılan kürekli yarış tekneleri hafif bir iskeleti çevreleyen ince tah talarla kaplanarak yapılır. Çok dar olan bu tekneler ancak küreklerle dengelenebilir. Gü nümüzde yarış tekneleri en çok sekiz kürekçi ve bir dümenci taşıyacak biçimde yapılır. Dört kürekçisi bulunan teknelerin dümencisi olmayabilir. Bu tür teknelerde, dümeni ge nellikle teknenin baş tarafına en yakın olan kürekçi, dümen ipini ayakkabısının burnuna bağlayarak kullanır. Bu kürekçi hem kürek çekmek, hem de teknenin gidiş yönünü omzu nun üstünden göz atarak denetlemek zorun dadır. Modern yarış teknelerinde oturulacak yerler kayacak biçimdedir ve kürekler ser bestçe oynayabilecekleri “yarımay ıskarmoz” denen U-biçimli bir destek içine oturtulur. Yanş teknelerinin tasarımı 1900’lerin başın dan beri pek az değişmiştir.

Motorlu tekneler içten yanmalı motorla çalışan deniz taşıtlarıdır. Motorbot, sürat mo toru, hidroplan gibi değişik adlar alabilirler. Açık denizlere çıkmaya elverişli ve tüm üstü güverteyle kapatılmış olanlardan dıştan tak ma motorla yol alan, üstü açık küçük tekne lere kadar çeşitli tip ve büyüklüklerde olabi lirler. Hatta, yelken donanımına da sahip bir yat bile motorlu tekneler içinde sayılabilir. Motorlu tekne yapımcıları bu teknelerin mo tor ve kumanda düzenlerini otomobillere benzer bir biçimde tasarlayarak, otomobil kullananların deniz motoru da kullanabilme sini kolaylaştırmıştır.

Motorlu tekneler karinelerine (teknenin suyun içinde kalan gövde bölümü) göre üçe ayrılır. En eskileri yuvarlak dipli teknelerdir. Bunlar suyun üzerinde kayarak değil, suyu iterek ilerler. Sivri dipli teknelerde karine düşük hızlarda suyun içinde kalır. Teknenin hızı arttıkça suyun üzerine yükselir. Hidroplanlar ise özellikle yarışlar için tasarlanmış tır. Hızları saatte 320 kilometrenin üzerine çı kan hidroplanlarda teknenin karinesi tümüyle su düzeyinin üstüne çıkar. Bu hıza öbür iki tip teknede ulaşmak olanaksızdır.

Dıştan takma motorlar, kısa bir şafta (mil) bağlı pervanesi olan ve teknenin kıçına takı lan motorlardır. Tekne içine yerleştirilen mo torlar ise uzun bir şaftla pervaneye bağlanır. Bunlar dıştan takma motorlara göre genellik le daha sessiz çalışır. Ama dıştan takma mo torların da yerinden kolaylıkla çıkarılıp bir başka tekneye takılabilme ya da bir yerden ötekine taşınabilme gibi üstünlükleri vardır. Ayrıca, teknenin dışında oldukları için ahşap bölümün içinden geçen bir pervane şaftına da gerek yoktur. Böylece şaftın tekneyi delerek pervaneyle birleştiği yerden su sızmasını önle mek gibi bir sorun da olmaz.

Gemilerde bulunan cankurtaran sandalları çok dalgalı denizlerde de suyun üstünde kalabi lecek sağlamlıkta taşıtlardır. Bunlann 100 ya da daha çok kişi taşıyabilenleri motorludur; telsiz ve ışıldakla donatılmıştır. Gemilerdeki bü tün cankurtaran sandallarının yelken direkleri ve kurtarma gemilerinin kolayca görebileceği portakal rengi yelkenleri vardır; ayrıca işaret fenerleri, işaret fişekleri ve imdat işaretleri ta şırlar. Küçük cankurtaran teknelerinin çoğu kürekle değil, itme ve çekme hareketleriyle çalışan kollara bağlanmış helezon pervanesiyle yol alır; böylece teknede kürek çekmek için yetişmiş denizci bulunmasına gerek kalmaz. Gemilerde plastik, şişme cankurtaran botları da vardır. Bunlar denize iner inmez otomatik olarak şişer.

Yüzen evler, ırmak ya da göl kıyısına bağ landığında içinde yaşamak için tasarlanmış teknelerdir. Genellikle motorları yoktur. Uzakdoğu ülkelerinde pek çok kişi yüzen ev lerde sürekli oturmaktadır. Avrupa ve ABD’ de ise bu tekneler çoğunlukla yaz tatillerini geçirmek için kullanılır.

Kaynak: www.denizce.com